Kahve’nin Yolculuğu: İstanbul’da Kahve Kültürü

Hayatımıza çok geç giren fakat girdiği günden bu yana vazgeçilmezimiz haline gelen kahve… Çokça tartışmalara da konu olan kahve, kimi zaman yasaklanan kimi zaman şifa kaynağı olarak tüketilerek günümüze kadar ulaşan bir içecek. Kahvenin ilk keşfedildiği yer olan Etiyopya’dan dünyaya yayılması oldukça hızlı gerçekleşir. Bu bile kahvenin insanlar üzerinde nasıl bir etki yarattığını gösteriyor. Kahvenin serüveni tarih boyunca birçok şekilde olmuş. Gelin, bu yazıda kahvenin yolculuğuna kısa bir göz atalım ve ardında rotayı İstanbul’daki kahve kültürüne çevirelim. 

Kahve Kültürü

Kahvenin Kısa Tarihi

Kahve, tüm dünyanın büyük bir keyifle tükettiği, içmeden ayılamadığı popüler bir içeceği olsa da aslında tarihi o kadar da eskilere dayanmıyor. Hatta kahve, insanlık tarihinin en güncel içeceklerinden biri olarak bile değerlendirilebilir. Kahvenin keşfi birbirinden farklı efsanelere dayandırılsa da genel olarak kabul görülen bir hikâyeye değinerek kahvenin tarihine kısaca bir göz atalım.

Kahve, insanlığın doğduğu topraklarda keşfedildi. Bu keşif ne kadar geç olsa da kahve hızla yayılarak en sevilen içeceklerden biri  haline geldi. Kahve ilk kez 15. yüzyılda Etiyopya’da bir çoban tarafından keşfedildi. Bu keşfin ardından sufiler kahve meyvesini sıcak suda çözüp içmeye başladı ve böylece tam da istedikleri gibi kahvenin verdiği enerji ve zihin açıklığıyla sabaha kadar ibadet edebilme olanağı yakaladılar.

İlk kez Etiyopya’da bulunan kahve, devam eden yıllarda Yemen, Mekke ve en önemli durağı olan İstanbul’a geldi. Bu yolculuk öyle sanıldığı kadar kolay olmadı elbette. Tarih boyunca, savaş, ticaret ve seyahat insanların keşiflerinin diyardan diyara ulaşmasını sağladı. Kahvenin yolculuğu da kimi zaman seyyahlar kimi zaman ibadetler vasıtasıyla ülkeler arasında süratli ilerleyişini sürdürdü.

Etiyopya’da başlayan kahvenin yolculuğunun İstanbul’a ulaşması ise hac ibadetini yapmak üzere Mekke’ye giden Müslümanların, Mekke’deki yerel halkın içtiği kahveyi İstanbul’a getirmesiyle başladı. Halk arasından küçük küçük yayılmaya başlayan bu gelenek Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’e hediye olarak göndermesiyle kahve, resmi olarak Osmanlı topraklarına geldi.

Kahve, ilk olarak cami çevrelerinde vakit namazını beklerken cami cemaatinin tükettiği bir içecek halini aldı. Böylece ilk kahvehane-kafe İstanbul’da açılarak kahve kültürünün önemli yapı taşlarından biri atıldı. Halkın toplanıp devlet meselelerini konuştuğu kahvehaneler yöneticilerin dikkatini çekmeye başladı. Kahvehanelerde yapılan sohbetler, devlet yöneticileri tarafından isyana neden olduğu gerekçesiyle zaman zaman yasaklandı.

Kahvehanelerin yasak olduğu dönemlerde dahi kahvehane kültürünün yok olmadığı, aksine daha da güçlenerek oturduğu zaman içinde görüldü… Bir ibadet vesilesiyle İstanbul’a ulaşan kahve bir savaş nedeniyle de Avrupa’yla tanıştı. Kahvenin Avrupa’ya gitmesi ise dünya kahve kültürünün en önemli hareketi oldu denilebilir.

Kahvenin Avrupa’ya Yolculuğu

Kahvenin ilk kez Avrupa’ya gitmesi Venedikli tüccarlar sayesinde gerçekleşti. İstanbul-Venedik arası ticaret yapan tüccarlar, kahvenin İstanbul halkı için önemini anladılar. Bu değeri fark ederek Avrupa’ya taşımaya karar verdiler.

Kahvenin gittiği her yerde popülerleşmesini fırsat bilen bir Türk Yahudi İngiltere’de ilk kahvehaneyi açarak kahvehane kültürünü Avrupalılara da yaymaya başladı. Avrupalılar, kahve ve kahvehane kültürünü çok sevdiler ve bu kültür hızla tüm Avrupa’ya yayıldı.

Avrupa’da bir diğer önemli kahve lokasyonu olan Viyana dahi Türkler sayesinde kahve ile tanıştı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın 1683 yılında gerçekleştirdiği II. Viyana Kuşatması’nda Osmanlı ordusu ağır bir bozguna uğradı. Apar topar İstanbul’a geri dönünce beraberinde getirdiği çuvallar dolusu kahve çekirdeklerini Viyana’da bıraktı. Osmanlı ordusunun ardından kahve çekirdeklerini inceleyen ve ne olduklarına anlam veremeyen Viyanalılar, kahve çekirdeklerinin Osmanlı askerlerine güç veren efsunlu bir yiyecek olduğunu düşündüler.

Georg Franz Kolschitzky isimli bir kişi daha önce İstanbul’a geldiği ve kahve kültürüne hakim olduğu için Viyanalılara kahve pişirmeyi öğretti. Böylece kahve artık Avrupa’nın en önemli içeceği haline geldi. Viyana’da başlayan kahve kültürü, tıpkı Osmanlılarda olduğu gibi edebiyat sohbetlerinin en önemli eşlikçisi oldu.

17. yüzyılda Avrupa’da yayılmaya başlayan kahve kültürü, beraberinde bir prestij göstergesine dönüştü. En iyi kahve çekirdeklerine sahip olanlar sınıfsal bir güç olarak kabul edilmeye başlandı. Kahve içmek, kahve sohbetlerine dahil olmak Avrupalıların en önem verdiği aktivite oldu.

İstanbul’da Kahve Kültürü

Kahve kültürü, düşünülenin ve yaygın bilinenin aksine İstanbul’a yüzyıllar önce geldi. Zaman içerisinde kahvenin gördüğü ilgi bugün İstanbul kahve kültürü diye adlandırdığımız bir gelenek halini aldı. Günümüzde üçüncü nesil kahve dükkanlarının yaygınlaşması, kahve kültürünün İstanbul’da yeni yeni oturduğu düşüncesine neden olsa da kahve, özellikle Türk toplumu için oldukça eski bir gelenektir. 

‘Kahvaltı’ kelimesinin dahi ‘kahveden önce yenilen yemek’ anlamına geliyorken, İstanbul’da ya da Türk kültüründe kahvenin yeni bir alışkanlık olması mümkün değil. Hatta kahve, keşfedilmesiyle birlikte uzun yıllar tek bir noktada hapsolmuş, Osmanlı İmparatorluğu’nun seferleriyle İstanbul’a ulaşmış ve kahvenin dünyaya açılması tam da bu noktada başlamıştır. İstanbul’da kahve kültürü aslında dünyadaki kahve kültürünü köklerinden etkilemiştir. 

Kahve Osmanlı’da elbette çok mühim bir içecekti. Dünyanın her bölgesinde farklı demleme tekniğiyle hazırlanan kahve bir tek Anadolu topraklarında pişirilerek servis edilirdi. Dünya bu kahveyi Türk kahvesi olarak tanıdı. Kahve, Sultan Selim dönemiyle İstanbul’a gelse de Kanuni döneminde önem kazandı hem halk hem de devlet ricali tarafından tüketilmesi alışkanlık haline geldi.

1554 yılında Eminönü Tahtakale’de açılan kahve depoları, tüm İstanbul’un kahve ihtiyacını karşılamaya başladı. Kahve tüketimi öylesi önemli bir noktaya geldi ki kahvehaneler sur içi İstanbul’unda hızla açılmaya başladı. Kahvehanelerde genellikle edebiyat sohbetleri yapılmasa da tarihe geçen önemli ayaklanmalar da kahvehanelerde organize edilir oldu. Ülke içinde yaşanan olumlu olumsuz tüm meseleler kahvehanelerde konuşulmaya başlandı. Bu yüzden de zaman zaman kahvehanelerin kapatılma kararı alındı.

Son olarak Türk kahvesinin 5 Aralık 2013 tarihinde “Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği” adlı aday dosyayla UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne alındığını da belirtelim.

POPÜLER YAZILAR